Alev GÖKÇE

Sürdürülebilir Bir Adım İçin Strateji

Marka ve inovasyon konusunda çalışan biri olarak şunu söylemek isterim ki her şeyin başlangıç noktası stratejidir. Yani neyi, neden, nasıl yapmamız gerektiğini tariflememiz lazım ki anlamlı, mantıklı, işe yarar adımlar atabilelim. Stratejiniz yoksa çölde yol yürümeye benzer adımlarınız, ufkunuz net değildir.

Bence stratejinin çok da konuşulmayan başka ve çok önemli bir rolü var. O da bize eksiklerimizden ve hatalarımızdan öğrenme imkanı tanıması. Malum eğer öğrenme yoksa, gelişme ve ileri gitme de yok.

Şimdi, neden böyle girdim konuya diye soruyorsanız, şunu söylemek istiyorum. Sürdürülebilirlik konusunda adım atmak istiyorsanız konuya stratejinizi tasarlayarak ve tanımlayarak giriniz.

Sürdürülebilirlik ve bu alanda yapılması gerekenler kolay değil; çoğunlukla da uzun ve meşakkatli bir yolculuğu gerektiriyor. Bu yolculukta her şey birinci gün mükemmel olamaz, hata yapmamak da mümkün olamaz, her şeyi gerektiği gibi tamamlamak da mümkün olamaz.

Peki mümkün olan ne? Adım atmak, öğrenmek, tekrar adım atmak.

Bu konuyu sıklıkla gündeme getiriyorum; çünkü işletmeler ve yönetimler genelde mükemmelliyetçilik prensipleri üzerine çalışıyor. Yani bir iş mi yapıyorsun hatasız olsun kardeşim anlayışı. Böyle bir dünya ne yazık ki- veya çok şükür ki yok. Önemli olan yapabileceğimizin en iyisini yapmak.

Size çok sevdiğim bir bilim insanının Brene Brown’ın kitaplarını tavsiye ediyorum. Hata yapmanın, ‘vulnerability’ diye adlandırdığı, Türkçe’ye kırılganlık diye çevrilen hatalarımızı, eksikliklerimizi kabul etmenin öneminden bahsediyor. Hatta inovasyon yapmak istiyorsak bu kırılganlığı kabul etmenin öneminden.

Şimdi nerden inovasyona da değindim derseniz eğer, bütün bu kavramlar aslında birbirinin içine geçmiş durumda. Strateji, sürdürülebilirlik, inovasyon, kırılganlık, korku…

Sürdürülebilirlik konusunda kalıcı adımlar atmak çoğu zaman inovasyon yapmakla da alakalı olabiliyor – malum mevcut sisteminizi yeniden tariflemeniz gerekebiliyor. Adım atmak istiyorsak konuya bodoslamasına bakıp kendimizle yüzleşip, şunları biliyorum, bunları bilmiyorum; şunları yapabilirim, bunları yapamam dememiz lazım.

İşte yazının başlangıcında bahsettiğim stratejinin öğrenmedeki rolü burada devreye giriyor.

Sürdürülebilirlik konusunda kendinizle – marka veya şirket olarak – dürüst bir diyalog mu kurmak istiyorsunuz o zaman kendinize sürdürülebilirlik stratejisi oluşturmak ile başlayın (ha bu arada unutmayın mükemmel olmak zorunda değil; bir başlangıç olsun yeter). Sonra sürdürülebilirlik yolculuğunda adım atmaya başladığınızda kendinizi sürekli olarak kurduğunuz bu strateji ile sınayın. Bazı adımların harika, bazı adımların ise eksik veya yanlış olduğunu göreceksiniz. İşte bu kendinize verdiğiniz en büyük sürdürülebilirlik hediyesi olur. Çünkü ancak eksiklikleri dürüst olarak gördüğünüzde onları tamamlama şansınız olur. Ve de en önemlisi de şu: bazen kendinize şöyle söyleyin: bu konuyu bilmiyorum, nasıl yapacağımı da bilmiyorum, hatta hatta hiç anlamıyorum ama stratejim bana bunu yapmam gerektiğini söylüyor, o zaman acaba kimden yardım alıp, nasıl öğrenip, kendimi nasıl geliştirebilirim.

Bence strateji en çok da bu işe yarar – eksikliklerimiz konusunda dürüst bir ayna olmak.

Sürdürülebilirlikle kalın…


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)