Makale

Gezegenin Direncini Baltalayan Tehlikeli Rotadan Çıkmalıyız

Şimdi sizleri bundan 30 yıl öncesinde yaşanan bir olaya götürmek istiyorum. O dönemde küresel topluluk; ozon tabakasını zararlı kimyasallardan korumak için bir araya gelmişti. İnsanlığın en büyük çevresel başarılarından biri olan bu çaba, fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması ve gezegen sınırları içinde kalması için umut verici bir model sunmuştu. Peki günümüzde bu modeli rehber olarak kabul etmemizi ne engelliyor?

Bu haftaki makalemizi sizlere bir masal girişiyle sunalım. Yani biz anlatalım siz de düş gücünüzle masalımızı resmedin. Bundan yıllar yıllar önce, dünya adlı gezegeni, güneşin zararlı ışınlarından koruyan bir katman varmış. Bu katmana gezegen üstünde yaşayan bilim insanları ‘Ozon Tabakası’ dermiş. İnsanlık bu tabakanın kendilerini koruyacağına öylesine kör bir inançla bağlıymış ki fabrikalarının bacalarından atmosfere durmaksızın zararlı gazlarını salmaktan yana herhangi bir sakınca görmemişler.

100 yıllar boyu süren bu kör inanç sırasında gezegende bilim de gelişiyormuş ve yanlış bilinen gerçekleri birbiri ardına yıkıyormuş. Elbette gelişen bilim sayesinde teknoloji de gelişiyor, fabrikaların verimliliğinin artmasının yanı sıra üretimin 24 saat hiç durmadığı modellerle de atmosfere filtresiz ortamlarda zehir saçılıyormuş. Ta ki bir gün, bir grup bilim insanı ortaya çıkıp, “Ozon tabakası delindi” (takip eden yıllarda delindi ifadesi paniğe neden olduğu için inceldi söylemine kayıyor süreç) diyene kadar. İşte o andan itibaren insanlığın ezberi bozulmuş, kör inançları kökünden sarsılmış. Anlaşılan oymuş ki aslında insanlık; tanrının seçilmiş varlıkları olmaktan ziyade evrene verdiği katkı kadar değer buluyormuş. Fırtına ekersen fırtına, zehir ekersen zehir biçersin. İşte kör inançları sarsan bu bilim kurulunun, verdiği idealist mücadelenin nereye geldiğine bakmakta yarar var. Bu mücadeleden iklim değişikliği sorununa dair hangi ilhamları alabiliriz? Pek tabi siyah giyen adamların (politika yapıcılar için ürettiğimiz benzetme, hatırla ilk yazımızdan…) izin verdiği ölçüde meseleyi anlamaya, verileri ortaya koymaya, çıkarımları yapmaya ve tüm bu çabalarımızın sonucunda ‘bağlantısal bütünlük (bütün olguların toplam sonucu)’ kurmanızı talep edeceğiz. Masalı burada bitiriyoruz, hazırsanız hakikate doğru yelken açalım…

Kloroflorokarbonlar döneminde yok oluşun eşiğinde gezinmek

Dünyanın ozon tabakasının incelmesinin aşılmaz bir zorluk gibi göründüğü bir zaman vardı. Kloroflorokarbonlar (CFC'ler) gibi zararlı kimyasalların onlarca yıldır kullanılması, gezegenimize onarılamaz zararlar verme tehdidinde bulunmuştu. Hızlı bir şekilde harekete geçilmezse, iklim istikrarsızlığı, ekosistemin çökmesi ve gıda sistemimizin bozulması riskiyle karşı karşıya kaldık. Bir zamanlar neredeyse düşünülemez olan sonuçlar acı verici bir şekilde gerçek oldu.

Ama sonra, en dikkat çekici şey oldu: insanlık ozon tabakasını korumak için birleşti. Araştırmaları tehdidin ciddiyetinin altını çizen Nobel ödüllü bilim insanları Paul Crutzen, Mario Molina ve Sherwood Rowland'ın uyarılarına kulak vererek, bilimsel kanıtlar görmezden gelinmedi, reddedilmedi. O dönemde kimse kafasını  kuma gömmedi ve meydan okumanın çok ürkütücü olduğunu sonunda kabul etti. Çünkü ozon tabakası kabul etmesi güç ama incelmişti. Reddedişlerin yerine ise küresel toplum, kolektif eyleme duyulan acil ihtiyacı kabul etti. Düşünün işte o dönemde kolektif eylem yapabilen insanlık bugün gelinen noktada ise adeta birbiriyle ayrışmak için elinden geleni yapıyor. Neyse biz konudan kopmadan, vurgulamak istediğimiz noktaya gelelim…

İnsanlığın elinde yüzde 99 başarı sağlayan bir eylem planı var aslında

Küresel toplum, kolektif eyleme duyulan acil ihtiyacı kabul ettiği için bilimsel bilgiden yararlanarak, tüm endüstriler dönüştürdü ve soruna katkıda bulunmayan ülkeleri korumak için adil politikalar uygulandı. 197 ülke tarafından onaylanan ‘Montreal Protokolü’ sayesinde, ozon tabakasını incelten maddelerin yaklaşık yüzde 99'u aşamalı olarak kullanımdan kaldırıldı. Bu sayede iklim değişikliğini hızlandıran CFC'lerin azaltılması ve değiştirilmesine tanıklık ettik. Sonuç olarak elimizde başarılı olmuş bir küresel çaba ve eylem palanı var. Buraya kadar anladıksa gelelim önerimize.

Ozon tabakasını korumaya yönelik başarılı küresel çaba, hepimiz için bir umut ışığı olarak hizmet etmeli. Bağlılık, saygı ve kararlılıkla birlikte hareket ettiğimizde neler başarabileceğimizi gösteren, insanlığın en büyük çevresel başarılarından birini bundan 30 yıl önce yaşadık. Ama aynı zamanda bir uyarı görevi de görebilir. Johan Rockström ve diğer 28 önde gelen iklim bilimcisi tarafından 2023 yılında yapılan bir araştırma, çok geç olmadan gezegeni korumak için iş birlikçi bir yaklaşım benimseme ihtiyacının altını çizen şaşırtıcı yeni bir gerçekliği ortaya çıkardı.

Gezegensel Sınırlar Modeli bizlere hakikati söylüyor

Rockström ve diğerleri tarafından 2009 yılında tanıtılan ‘Gezegensel Sınırlar Modeli, gezegenin sağlığını değerlendirmek için yararlı bir çerçeve sunuyor. Bu model gezegenin istikrarı ve yaşanabilirliği için çok önemli olan sınırları tanımlar. Bunlar; iklim, tatlı su mevcudiyeti, biyolojik çeşitlilik ve arazi kullanımı dahil olmak üzere birbirine bağlı dokuz faktörden meydana gelir. Rockström ve ekibi, son çalışmalarında bu dokuz sınırdan altısının zaten ihlal edildiğini, gezegenin direncini baltalayan ve insan refahını tehlikeye atan tehlikeli bir rotaya girildiğini açıkça ispat ettiler. Özellikle, ozon tabakası iyileşme belirtileri gösteren tek alanken buradaki eylem planını artık genel rotaya dahil etmemek ahmaklıkla eşdeğer. Dünyanın birbirine bağlı bir sistem olarak işlev gördüğü göz önüne alındığında, diğerlerini ele almadan bir sorunu çözemeyiz. Dünyamızın yaşanabilirliğini korumada gezegensel sınırların kritik rolünün farkında olmamıza rağmen, felakete doğru kaymamızı durduracak kadar kararlı davranmıyor olmamız, nasıl bir akıl tutulmasıdır?

Dokuz gezegen sınırına saygı göstermek  yeni bir kolektif uyum ve umuttur aslında 

Örneğin, 1 milyondan fazla türün neslinin tükenmesinin eşiğinde olduğunu ve potansiyel olarak tüm ekosistemlerin çöküşünü tetiklediğini biliyoruz. Ayrıca azot ve fosfor akışının okyanuslarda ve tatlı su sistemlerinde toksik algı patlamalarının çoğalmasına yol açtığını ve böylece biyojeokimyasal (türler için yaşamsal döngü formu) akış sınırını ihlal ettiğini biliyoruz. Benzer şekilde, tehlikeli seviyelerde kimyasal kirliliği tolere etmek ve çocuklarımızın mikro plastikleri yutmasına izin vermek, insanlığın hayatta kalması için gerekli olan yaşam destek sistemlerini tehlikeye atar.

Dünyanın istikrarını yeniden sağlamak için, hükümetler dokuz gezegen sınırına saygı gösterme gereğini artık kabul etmelidir. Bu, sera gazı emisyonlarını azaltma ve biyolojik çeşitliliği ve su kaynaklarını koruma konusunda kararlı bir taahhüt gerektirir. Dahası, iş birliği yaptığımızda başarı şansımız katlanarak artıyor. Uluslararası toplum ozon tabakasını onarmayı kabul ettiğinde yaptığı gibi birleşebilirse, “Umut var” demektir.

Ama önce, yerli halkların ve yerel toplulukların tavsiyelerine kulak vermeli ve doğanın bize söylediklerini dinlemeliyiz. Küresel nüfusun yüzde 5'inden daha azını oluşturmalarına rağmen, yerli topluluklar gezegenin bilge koruyucuları olarak hareket ederek dünya kara ve denizlerinin en az dörtte birini ve biyolojik çeşitliliğinin yüzde 80'ini koruyor. Bu yaklaşımı ilerletmek için, ‘Gezegensel Sınırlar Modelini’ savunan küresel liderler, bilim insanları ve çevre savunucularından oluşan bağımsız bir kolektif olan Gezegen Koruyucuları ile güçlerini birleştirmeli.

Sonuç olarak gezegenimizin kaynakları sınırlı olsa da insan yaratıcılığının ve karmaşık sorunları çözme kapasitesinin sınırı yoktur. Asıl soru, “Gelecek nesillere hangi dünyayı bırakmak istiyoruz?” Emin olmak için, basit cevaplar veya hızlı düzeltmeler yoktur. Geleceğimiz, her birimizin atmaya istekli olduğu adımlara bağlıdır. Ancak ozon tabakasını kurtarırken hızlı, bilinçli, kolektif eylemde bulunmanın dünyadaki insan yaşamını sürdürmek için gereken değişiklikleri kolaylaştırabileceğini zaten görmüştük. Basit olan deneyimlere saygı duyup, ticari kârlardan evvel önce daha yaşanılabilir bir gezegen hedefine odaklanmak zorundayız.

Güç ve onur sizinle olsun.



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)