Makale

Ekonomi Bilimi Cinsiyetçi Statüko ile Maalesef Gezegeni Kirletiyor

‘Homo economicus’ içinde kadın varoluşunu anlamak…

Gezegenimiz her geçen gün alabildiğine kirleniyor, bu kirlenme sonucunda da alabildiğine ısınıyor. Kirlenmeyi anlamak için “Homo economicus” sistemini kuran erkek egemen ekonomi yapısını kavramamız gerekiyor. Çünkü cinsiyetçi statükonun kendisi gezegeni kirletmeye devam ettiği gibi üzerine düşen sorumluluklardan da bir şekilde kaçacak bahaneleri üretiyor. 

Bir önceki makalemizde vurguladığımız üzere iklim değişikliğiyle mücadele etmek için sezgileri ve hakkaniyet duygusu daha gelişmiş olan kadınları karar alma süreçlerine dahil etmemiz gerektiğini vurgulamıştık. Bilhassa ekonomi biliminin daha fazla kadına yer vermesi ve mevcut küresel ekonomiyi yöneten karar alma mekanizmaları içinde kadın varoluşunun ciddiyetle desteklenmesi gerektiğine atıfta bulunarak, bir kavrama dikkat çekmek istiyorum. Bu kavram binlerce yıl öncesinde kalmış ‘Homo Sapiens’ten esinlenedek meydana getirildi. Karşınızda ‘Homo economicus.’ Tam olarak neyi temsil ediyor bu homo economicus? Aslında bakarsanız her şeyi. Kaba tabirle mevcut ekonomik düzeni kuran çağdışı erkek idealinin yansıması. Bunu biraz daha indirgeyecek olursak tutucu beyaz Amerikalıların inşa ettiği andaval (baskın, beceriksiz anlamında) bir kafa yapısının kurduğu sistemi yeterince anladığımızda, iklim değişikliyle mücadele mekanizmalarına neden kadınların getirilmesi gerektiğini de yeterince idrak etmiş bulunacağız. Güç ve onur sizinle olsun diyerek, sizlere homo economicus dünyasını Batılı medeniyetler üzerinden açıklayalım.

Abartmıyorum, kadınlar ekonomi biliminden uzak tutuluyor

Şimdi bu ara başlığı gören birçok birey şu çıkarımı yapabilir. İyi de 2023 yılındaki Nobel Ekonomi Ödülü bir kadına verildi. Evet haklısınız verildi. Lakin içinde bulunduğumuz süreç ödüllerin boş şaşasını kaldıramayacak seviyeye geldi. Öncelikle kadınların ekonomi alanından uzak durmasının bir nedeni de merkezinde duran ve rasyonellik modeli kılığına giren erkek şovenist anlayışla ilgili. Biz bunu kibarca “HOMO ECONOMİCUS” diyeceğiz. İlk çağdaki insanlardan çağrışım yapar diye düşünmekteyiz. Fakat arada belirgin farklar var. ‘Homo economicus’ta aklı başında hiçbir kadın kendini tanımaz, her zaman istediğini alır ve yoluna devam eder. Bunu biraz daha açalım isterseniz…

Ekonominin içinden çıkamadığı bir "kadın sorunu" var. Şöyle ki liseli kızlar zaten ekonomiye girmek istemiyor. Çünkü girdiğinde kendini yani doğasını tanıyamayacağını zaten içgüdüleri ona söylüyor. Elbette burada sistemin çaresizliği yüzünden sürece dahil olmak zorunda olan ‘Amazon kadınlarını’ da ayrı bir yere koymak gerekiyor. Benzer bir durum kadın lisans öğrencileri için de geçerli. İşte şovenizmin kucağına oturmuş ve Batı'nın sözde aydınlanmasını küresel ekonomiye dayatan sözde aydınlar ise yeterince kadını matematiğe, bilime ve mühendisliğe çekmenin zorluğunu anlamıyor. Bilimde ya da üretim araçlarının tamamında kadınlar pekala var olmak istiyor. Lakin istemiyor olmalarının nedeni ataerkil dayatmanın sunduğu çağdışı ekonomik anlayışın sığlığıyla ilgili. Avrupa Merkez Bankası başkanı Christine Lagarde gibi disiplinin zirvesine ulaşan kadınlar bile ekonomistleri "kabile kılıklı (çağ dışı anlamında)" ve modellerini kusurlu olarak görüyor.

En ufak kazanç için gezegeni yakmaya kadar giden çakma etik duruş kadınlara itici geliyor

Kadınların mevcut sistemden nefret etmesinin bir nedeni de ekonomik rasyonalitenin avatarı kılığına giren, onun ortasında duran ‘erkek şovenizminin’ ta kendisidir. Basit bir örnekle anlatmak gerekirse; makarna talebinden faiz oranının enflasyon ve yatırım üzerindeki etkilerine kadar her şeyin ekonomik modelleri, ‘Homo economicus’ varsayımı üzerine kurulu. Kurgusal, Robinson Crusoe benzeri, her zaman istediğini elde eden ve elde ettiğini beğenen aşırı rasyonel bir politika yapıcının erkek olması bu yüzden rastlantı olmasının çok ötesinde politik bir tercihin yansımasıdır aslında.

Sonuç olarak erkek egemen sistemin dizayn ettiği ekonomik modele aslında aklı başında hiçbir kadın bakmak istemiyor. Bu sistem içinde var olma savaşı veren kadınların ise önünde saygıyla eğiliyoruz. Neden mevcut ekonomik modele bakmak istemiyor kadınlar? Hiç düşündünüz mü? Çünkü rasyonel insanın en ufak bir özel kazanç için gezegeni yakmaya kadar ahlak dışı bir çakma etik duruşa sahip olması, en azından nüfusumuzun yarısını rahatsız ediyor. Halbuki sadece doğru olduğu için yapılması gerekeni bile ötelemek pek tabi bir yerde aklı başında her kadını rahatsız ediyor.

Cinsiyetçi statüko, her fırsatta kadın çalışanları pasifize ediyor

Ekonomi biliminin disiplin noktasında da yaptığı bazı yanlışlara dikkat çekelim mi? Geç bile kaldık. Disiplinin adalet sorununa yaklaşımı da benzer şekilde kadınlara karşı tiksindirici bir seviyeye geldi. Düşünün işte Dünya Bankası gibi devasa bir kurum bile yıllarca sus pus yönetildi. Lakin ne zamanki bir kadın yönetici işin başına getirildi, kredi notları sorgulanır oldu. Pandeminin ardından gündeme getirilen olaylar aslında tamamen Afrika’ya gelir adaleti isteyen bir kadının çığlıklarından oluşurken şovenist erkekler güruhu oraya da bir ayar çekme ihtiyacı hissetti. Daha da derine inip bir okuması yapalım.

Bir kadın ekonomist çalıştığı kurumda, bir erkeği eleştirecek olsa ya da savunduğu düşünce ile o erkeğin kariyerini sekteye uğratacak olsa Batı iktisadında şu kural devreye giriyor. Ekonomi dinozorları olayı hemen bertaraf edip, üstünü kapatmak için öncelikle objektif ve tarafsız görünmeye gayret ediyorlar. Bunu yaparken Mussolini sempatizanı İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto'nun tavsiyesini kadın ekonomistin önüne koyuyorlar. Ne diyor Pareto? “Bilimsel ekonomi, kimseyi daha kötü durumda bırakmadan yalnızca en az bir kişiyi daha iyi hale getiren politikalar önermelidir.” Bunu hangi çağrışımla yapıyor? Buraya dikkat; Mussolini gibi akıl tutulması yaşayan bir liderin çağrışımı söz konusu. Dolayısıyla varlıkların çoğunun erkeklerin elinde bulunduğu ataerkil bir dünyada, “Pareto Etkinliği” olarak adlandırılan bu tuhaf şey, aslında cinsiyetçi statükonun sağlam bir savunmasını oluşturduğu gibi kadınları da iyi niyet maskesi altında pasifize ediyor.

İktisat bilimi, testosteron yakıtlı zorbalara bırakılmış olabilir mi?

Karar verme hesabı ne olursa olsun, bazı seçimlerin yanlış olduğunu ve tercih memnuniyetine indirgenemeyeceğini kabul etmek için aslına bakılırsa yer kalmadı. Ataerkil toplumlarda bağlam ve ölçülemeyen eylem nedenleriyle daha uyumlu olan kadınların ekonomiyi küçümsemesi şaşırtıcı mı? Aslına bakılırsa değil.

Kadınları bu alandan caydıran sadece ekonomistlerin fizik kıskançlığı, alanın kadın rol modellerinin kıtlığı veya testosteron yakıtlı zorbaların egemen olduğu seminerler değil. "Sosyal bilimlerin kraliçesi" olmak için iktisat bilimi, modellerinin ve yönteminin merkezine erkek şovenist rasyonel bir yapıyı yerleştirdi. Ekonomistlerden kendilerine muazzam bir etki getiren modeli bırakmalarını istemenin, bir kabileden onu baskın kılan sahte inancı kınamasını istemek gibi olduğu göz önüne alındığında, kadınlar neden felsefi cinsiyetçiliği bırakıp, kara düzen işleyen ve sözüm ona düzenli gibi görünen bir taşra kurnazlığının içine dahil olsun ki?

İklim değişikliğiyle mücadele çok açık lakin zorbaların kendini güvende hissettiği alanları kadınlara bırakmayı kabul etmesi belki de değişimin fitilini ateşleyebilir. Kadın ve ekonomi politikaları sorununu yeterince anladığımızda, çok uluslu şirketlerin net sıfır yalanları ve dünyanın çözüm bekleyen evrensel sorunlarını ötelemek için sonucu sıfır olan jeopolitik çatışmalara da dikkat çekeceğiz. Jeopolitik çatışmalar, iklim değişikliğini ötelemek isteyen liderlere vicdani yükten kurtulma fırsatı veriyor olabilir mi? Hepsini sırayla irdeleyeceğiz. Biraz daha sabır lütfen. Güç ve onur sizinle olsun.



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)